Birikir kaderler Büyür yaranın kovuğunda güller Yırtılır bir bir takvimler Vaktinden erken ölür, Bütün düşsüz kelebekler.
Bu kitapta, logoterapinin öncüsü Viktor E. Frankl, kitle nevrozu boyutuna ulaşan varoluşsal boşluğun altını çiziyor. İnsanın anlam arayışı; terapide bulunması gereken ve terapinin amacını oluşturması göz ardı edilemeyecek bir durumdur. Yazar bu görüşünü örnekler vererek desteklemektedir. Örneğin; Amerika’da intihar girişiminde bulunmuş üniversite öğrencileriyle yapılan ankette, katılanların çoğu girişim nedenlerini ‘yaşamın anlamsızlığına’ bağlamaktadırlar. Üstelik sosyal açıdan aktif, aile ilişkileri iyi ve akademik anlamda başarılı olmalarına rağmen. Bu durum sadece üniversite çevresiyle sınırlı kalmamaktadır. İnsan, her imkâna sahip olsa bile anlamı yakalayamadığında doyuma ulaşamamaktadır. Frankl’a göre her vaka için geçerli olmasa da ‘insanın anlam arayışı’ ortaya çıktığı durumda, geleneksel psikoterapi yetersizdir ve insana yaşam anlamını katmadan onu iyileştiremeyebiliriz. İyi koşullara rağmen mutsuz olanların yanında, kitapta yer alan mektupta olduğu gibi, tüm zorluklara...
Korku ve gizemle örtülmüş bir an. Edgar Allan Poe, 7 Ekim 1849’da kırk yaşında, kendi dehşet hikâyelerinden birinde yer almayacak acı verici, kesinlikle tuhaf bir şekilde hayata veda etti. Zamansız ölümünün nedeni neydi ve Baltimore sokaklarında, üzerinde kendisine ait olmayan sefil kıyafetlerle, aklını yitirmiş ve “büyük sıkıntı içinde” bulunmadan önceki üç “kayıp” gün boyunca ona ne oldu? Gizem ve korku… Amerikalı yazarların en ikoniklerinden biri olmaya devam eden Poe, zirvelere taşıdığı iki edebi türü yansıtan koşullar altında öldü. Yıllar geçtikçe, kuduz ve sifilis intihar, alkolizm ve hatta cinayete varana kadar ölüm nedeni hakkında şaşırtıcı sayıda spekülasyon yapıldı. Ancak bu teorilerin çoğu, Poe ile ilişkilendirmeye başladığımız karikatür temelinde şekilleniyor: Gotik kasvetli gözlü büyükbabası, bir omzuna tünemiş bir kuzgunla yazı masasının üzerine...
İnsanın duygudaşlığını sorgulamak, onun insanlığını, kimliğini sorgulamaktır. Aynı zamanda insanın, aldığı bedensel ve ruhsal hasarın hangi derecesine kadar insanlığını korumaya devam edebildiğine dair bir sorundur. Primo Levi, “Bunlar da mı İnsan” başlıklı sarsıcı raporunda, Auschwitz’in insanlar tarafından düşünülmüş ve gerçekleştirilmiş olmasından utanç duyduğunu yazıyordu. Oysa bu, böyle bir utancın ne başlangıcıydı ne de sonu. Bu utanç Antik Çağ’daki çocuk katliamlarıyla başladı bugün de Güney Amerika’da, Afrika’da, eski Yugoslavya’da, Rusya’da, Yakın Doğu’da, Endonezya’da kadınların ve çocukların şiddete maruz kalmalarıyla, tecavüze uğramalarıyla; Avrupa’da yabancı düşmanlığından kaynaklanan aşırılıklarla, çocukların çocuklara uyguladığı şiddetle hâlâ gündelik yaşamın içinde. Bugünkü politik durum bir yanda bürokratik egemenliğin pekiştirilmesi ile diğer yanda çaresizliğin neden olduğu öfke patlamaları arasında gidip geliyor - E.R. Wolf, Diamond 1976 -. Ekonomik çöküntü,...
Erkekler Hayat, Aşk, Flört ve Daha Fazlası Hakkında Gerçekten Ne Düşünürler Bir erkeğin aklından neler geçiyor? İç dünyalarında neler olup bitiyor? Erkekler bazen zor bir cebir probleminden daha kafa karıştırıcı olabilirler. Neyse ki Humfrey Hunter onları anlamanıza yardımcı olmak için hazır. Bekâr erkeklerin ne düşündüğüne, ne istediklerine, neyi neden yaptıklarına ve bunu onlardan biri olarak nasıl yaptıklarına dair bu kitapta sınırsız ipuçları veriyor. Mesela sizi aramıyor mu? Ve bunun nedenini merak ediyor musunuz? O aslında Anlayışlı Erkek mi, yoksa Kötü Çocuk mu? Kalıcı bir ilişki için hazır mı yoksa sadece anlık bir beraberliğin peşinde mi? Kafanız çok karışık olabilir ama bütün bu birbirine girmiş sinyallerin açıklaması elinizdeki Erkek Dosyaları’nda. Humfrey Hunter’ın kendi yaşamından okura yaptığı yansıtmalar, London Lite gazetesinde “ilişki...
Bugün erkekle kadın arasındaki büyük bir fark, kadınların en azından baskı altında olduklarını biliyor olmalarıdır. Erkeklere küçük yaştan itibaren, dünyanın “erkeklerin dünyası” olduğu, ayrıcalıklı cins oldukları söylenip durur. Sahip oldukları “ayrıcalıklar” arasında sürekli derinleşen hayal kırıklıklarıyla, tükenmişlikle ve yalnızlıkla dolu bir hayatı yaşama ve kadın muhataplarından çok önce göçüp gitme ayrıcalığının da bulunduğunu keşfettiklerinde, çoğu kez çok geç kalmış oluyorlar. Erkekleri ebeveynleri yetiştiriyor, toplum şartlandırıyor, annesi (bir kadın), bir aşık, koca, baba, evin ekmeğini kazanan güçlü ve sessiz adam olmaya özendiriyor. Tüm bu katı rollerin yerine getirilmesi imkansız beklentileri ise, erkeği duygusal açıdan kötürüm ediyor ve sonunda erken yaşta ölüp gitmesine neden oluyor. Erkekseniz, bu kitabı okuduğunuzda, kendinizi, içinde bulunduğunuz tehlikeleri, erkek” olmak için ödediğiniz bedeli kavrayacaksınız. Hayatında bir erkeği...
SÜREKLİ DİLE GETİRİLEN BİR SORUYU SORUYOR: ERKEKLER SEVEBİLİR Mİ? “Bir kadın ne kadar çok ya da az seviyorsa, erkek de kendince o kadar sever. Geleneksel ilişki değerlendirmesi standartlarının, kadının seven taraf olduğunu düşündürmesine rağmen, bu böyledir. Kadın erkeği sevmek istiyorsa, ilk önce erkeğin gerçekliğini ve kadının bu gerçeklik üzerindeki etkisini bilmesi gerekir. Bu kitap, kadınları kendi açıklamalarının ve erkeklere yönelik tepkilerinin ötesine geçerek, erkeğe erkeğin gözüyle ve iç gerçekliğiyle bakmaya davet ediyor. Erkeğin en iyi aşk potansiyeli, henüz açığa çıkarılabilmiş değildir.” Yazar, erkekle kadının birbirini onca yanlış anlama ve içerlemeden uzak, birbirlerini gerçekten nasıl anlayabileceğini, beraber olmaktan nasıl zevk alabileceklerini ortaya koyuyor. Erkekler gerçekten ne ister? Hayatında bir erkeği seven her kadın… Ve bir kadınla daha yakın ve daha özel...
Bu kitap, mutlu bir beraberlik yaşamak ve evlenmek isteyen bütün kadınlar içindir. Erkekler Neden Bağlanır, erkeklerin ilişkiye nasıl bağlandıklarının gerçek nedenlerini açığa çıkarıyor ve erkeğinizi mutlu bir evliliğe nasıl götüreceğinizi gösteriyor. Hayatınızdaki erkeği sizden önceki ya da belki sizden sonraki kadın yerine, size bağlayacak olan nedir? Onu statükoda tuttuğu ilişkiyi değiştirmeye ya da derinleştirmeye esinlendirecek olan nedir? Evlilik amacınıza ulaşma işlemlerinizi hızlandırmak için yapabileceğiniz bir şey var mı? Evet! Erkekler Neden Bağlanır, size nasıl bir kanıtlanmış, entelektüel bir yaklaşım alacağınızı, nasıl bir strateji geliştireceğinizi ve seçtiğiniz erkeğe bunu nasıl uygulayacağınızı gösterecektir. Susan Curtin Kelley’nin bu kitabında, 1000’den fazla erkek, bir ilişkiyi ömür boyu sürecek bir beraberliğe dönüştürmek için gereken ipuçlarını veriyor.
“Erkekler Neden Bağlanır adlı kitabımın tanıtımı sırasındaydım. TV çekimi yeni bitmişti ki bir beyefendi yanıma geldi. ‘Kadınlara erkekleri elde etmenin yolunu anlatıyorsunuz, ama birileri de onlara erkekleri ellerinde tutmanın yolunu göstermeli,’ dedi. Önerisi kafamda mükemmel bir fikir oluşturdu, böylece ilk kitabın devamı niteliğinde Erkekler Neden Gider Neden Kalır doğdu. “Elinizdeki kitap, size iş hayatınızdaki taktikleri özel yaşamınıza nasıl uygulayacağınız, doğruluğu deneylenmiş entelektüel bir yaklaşımı nasıl kazanacağınız, nasıl strateji geliştirip seçtiğiniz ilişkinin içinde bunu nasıl yürüteceğiniz ve sevdiğiniz adamla devam eden, karşılık bulan bir bağımlılığı nasıl yaratacağınız konusunda yol gösterecektir.” – Susan Curtin Kelley – İlişki kurmak, devam edecek bir beraberlikte ancak ilk aşamadır ve çabanız asla bu noktada sona ermemelidir.
Erken Tarih profesörü ve Pers araştırmalarında saygın bir uzman olan Josef Wiesehöfer, Antik İran tarihinin, toplumunun ve medeniyetinin renkli ancak bir o kadar da sade bir tasvirini bizlere sunuyor. Rahat okunabilen bu anlatımın cazibesi, kuşkusuz son derece değerli Pers kaynaklarının derinlemesine araştırılmasında saklıdır. Yakın zamana kadar Antik Pers tarihi, Avrupa perspektifinden anlatılıyordu. Bunun başlıca nedeni kaynakları doğru ifade edebilecek Eski ve Orta Pers dili konusunda yaygın olmayan bilgilerdir. M.Ö. 5. yy’ın ilk çeyreğinde Greklerin, Pers istila denemelerini geri püskürttükleri o büyük çarpışmada Avrupalı olarak kazananlar tarafında olduğu biliniyorken, bu dilleri öğrenmenin gereği neydi? Tarih yazımı hem geçmişte hem de günümüzde hâlâ sıkça sadece kazananların söylemlerine dayandırılır. Bu tutum keşifte üzücü bir ihmale en azından eski Doğu halklarının en önemlilerinden biri...
“Ermeni Av Hikâyeleri”; bize insanoğluyla diğer canlılar arasındaki, dilsiz ama derinden gelen o büyülü ilişkiyi anlatmak amacıyla yola çıkmış bir doğa masalıdır. Kitapta; Ermenistan Dağlarında, Kuşlar, Dağda Geçen Çoçukluğum ve Kampta Gece Ateşi adlı dört bölüm altında, toplam otuz öykü yer alıyor. Öykülerin hemen hepsinde hâkim coğrafya; Ağrı Dağı etekleri, Sevan Gölü çevresi ve Aras Nehri kıyılarıdır. Ananyan, okuyucunun hiç yabancılık çekmeyeceği bu coğrafyaya sadece diğer taraftan bakıyor ve belki de en önemlisi, bundan yüz sene önceki hümanizmi, insanın doğayla ve doğada yaşayan tüm hayvanlarla kurduğu yakın ilişkiyi, masalların içinden çekip çıkartarak bize sunuyor. Dağlarda yaşayan ayılar, geyikler, yaban keçileri; göllerde, sazlıklarda yaşayan kuşlar, sadece yabanıl hayatın bir parçası olarak değil, aynı zamanda yazarın arkadaşlık ettiği, duyguları ve hatta düşünceleri...
Yetişkinlik dönemimizin en önemli kararlarından biri olan huzurlu, uyumlu ve sevgi dolu bir birliktelik için ideal eşi seçmek konusunda hazır mıyız? Bizler hayatın maddi yönleri üzerinde çok fazla duruyoruz. Örneğin bedenimizle, doğayla uğraşıyor; yabancı dil öğreniyor, çokça seyahat ediyoruz. Her zaman değişik fikirler ve yaklaşımlarla karşılaşıyoruz. Ancak iş kendi ailemizi kurmaya gelince hiçbir deneyime sahip değiliz. Modern Psikoloji, insanın değişebilir olduğunu, sadece kişisel olarak değil, tür olarak da değişebileceğini bize söyler. Bu kitap, insanın değişebileceği fikrini destekliyor. Amacımız bugünün ve yarının eşleri olan okurların kendilerine, eşlerine, insanların değişebileceğine ve ilişkilerin daha sevgi dolu ve uyumlu hale gelebileceğine inanmalarını sağlamaktır. Karşılıklı huzur, anlayış ve sevgi içinde yaşayabilmeleri konusunda onlara yardımcı olmaktır. Unutmayalım bunun için küçük çabalar ancak büyük bir iyi niyet...
“Hayvanlar nasıl düşünür ve hisseder? Onlara sevgi, bağlılık, acı ve hatta onur gibi kavramlar atfetmek yanlış mıdır? Köpekler ölümün farkında mıdır? Onursuzluk kavramımız, ölü köpeklere nasıl davrandığımıza kadar genişletilebilir mi? Kimi hayvanları çok önemserken neden bazılarına hiç kulak asmayız? Yiyecek için hayvan kesmenin ahlaki yanı var mıdır? Hayvanlara bilinç durumları atfetmek onlara karşı davranışlarımızı nasıl etkiler? Bu tür şeyler hakkındaki kavrayışımızı nasıl anlayabiliriz ve hayvanlarla ilişkilerimiz kendi insanlığımız hakkında bize ne söyler?” Bu ve benzeri soruları J. M. Coetzee’den Hannah Arendt’e, Ludwig Wittgenstein’dan René Descartes’a kadar birçok yazar ve filozofla tartışan Gaita, bu sorulara verilebilecek yanıtların temeli olan, hepimizin bildiği ama sık anımsamadığımız bir gerçeği vurguluyor: “Cinselliğimiz, talihsizliğe karşı korunmasızlığımız, ahlakımız gibi insanlık halini tanımlayan olgulara dair anlayışımız baştan sona...
Friedrich Wilhelm Nietzsche, Alman bir filolog, şair, kültür eleştirmeni ve besteci nitelikleriyle tanımlanmaktadır. Din, ahlak, felsefe, bilim ve modern kültür konuları üzerine yoğunlaşmış, bu alanlarda metafor, aforizma, ironilerle dolu eleştirel yazılar yazmıştır. Kendisinden sonra gelen, aralarında Albert Camus, Heidegger, Sigmund Freud gibi isimlerin de olduğu sayısız filozofu ve edebiyatçıyı etkilemiştir. Filoloji okumasına rağmen her zaman felsefeye ilgi duymuş ve hayatını düşünüp sorgulayarak geçirmiştir. Nietzsche; dünyaya erken geldiğini savunmuş, insanların onu iki yüz yıl sonra anlayacağını söylemiştir. Nitekim kendisinin de dediği gibi, değeri hayattayken anlaşılamamıştır. Gezgin ile Gölgesi’nde yazar, Avrupa uluslarının hatta Anadolu’nun sanat, bilim, din, düşünce, tarih ve tinsel gerçekliği üstüne düşüncelerini, görüşlerini 350 başlık altında toplamıştır.
Bu kitapta yazılanlar, bir hikâye, roman ya da masal değildir! Bu kitap; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda, İstanbul Gümrükleri ile Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Teşkilatı’nda, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı ile Merkez Disiplin Kurulu Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği’nde ve de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yapılan yanlışlıkları ve yanlış yapanları tespit eden ve ortaya koyan değerli bir çalışmanın ürünüdür. Bu kitap, bir nevi iddianamedir; bir suç örgütünü doğrudan ortaya çıkartan ve FETÖ Terör Örgütü ile bağlantılı Gümrük kadrolarını da içeren bir belgeseldir. Bu kitap, Gümrük tarihine düşülmüş önemli bir nottur!...
Tiroid Semptomlarını Geriletmek ve Hayatınıza Geri Dönmek için 90 Günlük Plan Bugün 35 milyondan fazla Amerikalı, tiroid bezini etkileyen ve vücudun kendi hücrelerine saldırmasına neden olan otoimmün hastalık Haşimoto’dan mustariptir. Günümüzde bu sayı bütün dünyada misliyle artmış durumdadır. Kronik öksürük, asit reflü, IBS, alerjiler, kronik ağrı, saç dökülmesi, beyin sisi ve unutkanlık gibi semptomları hafifletmek için hastalara genellikle çok sayıda yaşamı değiştiren yan etkileri olan sentetik hormonlar reçete edilir. Ama daha iyi bir yol var! 27 yaşında Haşimoto teşhisi konulan Dr. Ecz. Izabella Wentz hastalığın etkilerini, ilacın değerini ve sınırlamalarını iyi tanır. Sağlığın iyileştirilmesinin anahtarının yaşam tarzı müdahaleleri içerdiğini savunan Wentz, Haşimoto Protokolü’nde binlerce kişinin iyileşmesine ve diğerlerinin de daha iyi hissetmesine yardımcı olacak kanıtlanmış bir tedaviyi özetliyor. Kişisel deneyiminin...
Be Doktor Kurt kuş masalları bu be doktor Ay ışığı akıyor kurnadan ben şimdi uyuyamam Ayakkabımda küçük bir kedi uyuyor evime gidemem Yolları kaybettim evim hangi yıldızda bulamam Bulsam da taşa çalmışım anahtarı eve giremem Neyi fark ettim be doktor sen bilirsin Yeryüzünde bir yara gibi duruyor bu insanlar Acı sular geçiyor evlerinin altından Üstlerinden muhteşem yıldızlar Kurt kuş masallarını yatak yorgan yapmışlar Bir dünyalık yol gidiyorlar Nereye gider bu insanlar doktor nereye gitmeli
Bilincimiz ve Gerçekliğimiz krizler, nefret, aşırılıklar ve şiddet tarafından yönetilir, hatta insanı hor görür. Bilimsel bulgular, teknoloji ve bilgisayar teknolojisi bilimi bizi etkiler, kontrol eder ve âdeta emreder. Soyut bilinç bizi durdurulamaz bir şekilde hayattan uzaklaştırır. Gerçeklik duygusu ve diğer insanlar için merhamet, doğal olmayan ve artık insan olmayan bir bilinç tarafından daha fazla değersizleştirilir ve bastırılır. Bu yüzden artık kendi kendini yok eden Eylemlerimizin kökenini fark edemiyoruz. Ama yine de Empatik bilinç yaşam yolunu yeniden keşfetmemize izin verecektir. “Hayattan Yabancılaşmış” psikolojik uzmanlık, felsefi ve tarihsel arka plan, politik konular, bilimsel çalışmalar ve de eğitim -pratik açıklamalarla iç içe geçmiş güncel fenomenlerin başarılı bir kompozisyonudur. Kitap okuru etkileyici ve düşünceli bir şekilde geride bırakan bir roman gibi peşi sıra sürüklüyor....
Sené oxto dayé, rıcıyo ro asmen, koyi biyé vırqoşi, na sené dinawa? Seré hardidé weşiya can-u royi, biya hesa verg-u heso. Dereyi derxoney biyé raé olağé dızdo, cendegé cenco biye werdé lüyo khuzo. Dayé seré dinadé di chekuyé hewl né mandé ké toré vaci. Mı zerré xo kerd vıla, hewné xo kerd letey, porré mı bi shıpé, kameci hetra şeker domani berbené. Ni dıré qeseyi mı royé xora qerefit, zerré xora ruchkıt, bıné zoné xodé dard wé. Qemısé cı nebiyo caedé roni. Dayé! Tı delaliya, Tı zelaliya Tı cané Oliya Ez qurban, Dina mı tıya.
«Ve gece donlu küheylanın toynakları toprağı bulamaz Çaldıran toprağını kaplayan ölülerden. Güneş yüzünü kapatırken, toprak kanı emip yalanırken kabardı obur toprak gibi göğsü muzaffer Hünkâr’ın. Dilini, dinini ve de rengini kaybetmiş tekçe insandılar yerde yatanlar, paramparça dört bir köşeye serpilenler. Vatanlarında toprağa düşen ve uzaktan gelen ölüler, ölüler, ölüler... Ölüler arasında çokça maskeli savaşçı. Miğferi bir yana düşmüş uzun saçları kana bulanmış ölüler... Hünkâr buyurdu. Çıkarıldı maskeler. Bakıldı, toprakta erlerinin yanı başında yatan kadınlara. Onlar geceye şavkı vuran ay yüzlü Kızılbaş kadınlardı. Savaşmışlar ve aşikâr bir yenilgi içine devrilen mutlu savaşçılardı. Kılıçlarının kabzası henüz sıkılmış avuçlarında, bedenlerinden ayrı kollarında kılıçları kadınlar… Aşikâr oldu herkese bunlar birer dişi alptılar, uzaktan gelip vatanlarını savundular, kılıç çalıp bu topraklarda kaldılar. Hünkâr bir an...
“Fiziksel yakınlık olmadan sağlıklı ve mutlu yaşayamayız.” Martin Grunwald "Dokunma hissi olmadan, yaşam mümkün değildir ve Homo Sapiens hayatının her saniyesinde Homo Hapticus’tur" der. Bir duyu sistemi nasıl olur da bu kadar hayati bir önem taşıyabilir? Bir kişi kör veya sağır doğabilir ve buna rağmen hayatını sürdürebilir. Koku ve tat alma duyusunu da kaybedebilir ve bu onun yaşamını tehlikeye sokmaz. Ancak dokunma duyusu için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu sistem olmadan kendi varlığımızı bile bilemeyiz. Bu kitapta yazar, kısa bir kucaklaşmanın neden bin kelimeden daha fazla teselli ettiğini, depresyona ve endişeye karşı masajın nasıl etkili olduğunu, dalgıç kıyafetlerinin anoreksiya tedavisindeki olumlu etkilerini, tabletlerin neden çocuklarımızın konuşma gelişimini geciktirdiğini ve iş görüşmelerinde sıcak elle tokalaşmanın neden şansımızı artırdığını somut örneklerle ortaya koyuyor.
Bugün kederliyim beterim bugün Sesime ses değse çığlık oluyor Üşüyor toprak taşlar üşüyor Vuslatı yakın eden yollar üşüyor Yumma gözlerini uyuma bugün Bütün gölgeler akşam oluyor Üşüyor yaprak dallar üşüyor Savrulup yırtılan rüzgâr üşüyor İçimde kış gibi bir mevsim üşüyor Oysa ben senden neler neler isterdim Senli sevdalarda doğmak isterdim Sabahlar isterdim asi ve mavi Büyüsün isterdim ışığın rengi Ama gel gör ki kötüyüm bugün
Feyizoğlu, ayrıntı avcısı bir insan. Gerçeği çok yönlü, derinlemesine açığa çıkarma işine, dikkati çekmeyen ayrıntılardan başlıyor. Kuşku duymak, ısrarla deşmek, bıkıp usanmadan sormak, karşı tarafı bıktırırcasına ve de kaçırırcasına sigaya çekmek. Konu, ‘68–71 kuşağının sistem tarafından yok edilen liderlerinin yaşamı olunca Feyizoğlu’nun bu illet sorguculuğu işe yarıyor, daha bir anlam kazanıyor. Sınıf mücadelesinin enkaz altında kalan pırlantalarını açığa çıkarma işidir bu. Kolay değil. Feyizoğlu’nun dili durudur. Zorlanmadan, pürüzlere takılmadan okuyoruz. Okurken, “Bu dokuda bir şey eksik galiba,” diye sormaktan da kendimizi alamıyoruz. Tanrı’nın insanlığa estetik incelik, şaşırtıcılık, büyü, şiirsel öz-kısa söz denilen nesneleri dağıtırken, Feyizoğlu’na haksızlık ettiğini, O’nu okuyup bitirdiğimizde anlar gibi oluyoruz. Büyük insanlık için ölen insanların tek yönlü yüceltilmesi, dinlerden, kahramanlık efsanelerinden bize kalan bir mirastır. Bu mirastan...
Yabancı düşmanlığı, kendine düşmanlıktır. Kökenleri çocuklukta aranmalıdır. Yabancılara duyulan nefretin, daima, insanın kendisine karşı duyduğu nefretle bir ilişkisi vardır. Eğer insanların, başka insanlara neden acı çektirip, onları neden aşağıladıklarını anlamak istiyorsak, önce kendi içimizde yer alan, tiksindiğimiz şeylerle uğraşmalıyız. İçimizdeki bu parçayı, bize onu hatırlatan yabancıyı yok ederek susturmak isteriz. Ama, eğer insanın kendisine özgü olan ve birey oluşunu belirleyen her şey yabancı kılınırsa, geriye, insanın gelişimini sağlayacak ne kalır? Yabancı düşmanlığının ve neo-milliyetçiliğin hızla yeniden yükselmeye başladığı günümüzde Gruen, “üçüncü bir kulakla dinleyip anlayarak” ve Hitler ile diğer Nazi subaylarına ilişkin örnekler vererek, bizlere bu durumun nedenlerini anlama fırsatı sunuyor. İnsanlar, uygarlık ve kültürlerle, barbarlık ve vahşet arasındaki ince, ama bariz tabakanın yırtılıp yok olmasına neden bu kadar çabuk...
CİNSİYETLER ARASINDAKİ İLİŞKİ SORUNLARINA YENİ BİR BAKIŞ AÇISI “Güçlü ve kalıcı bir ilişki kurmak isteyen herkese hitap eden bir kitap.” –Profesör Eugene August “Hem erkeklerin hem de kadınların ihtiyacı olan aydınlatıcı, yaratıcı ve bağımsız bir analiz.” –Dr. Warren Farrell 70’lerde kadınlar kendilerini güçlü ve bağımsız ilan ettiler; erkekler ise açık ve ilgili olma çabasıyla maskülen zırhlarını çıkardılar. Sonraki yıllarda erkekler zırhlarını çıkarmanın tehlikeli olabileceğini keşfederken, kadınlar hâlâ parlak zırhları içindeki şövalyelerini bekliyordu. Bu kitap, zengin vaka öyküleri ve şefkatli bilgelik yoluyla erkeklerle kadınların nasıl karmaşık sinyal ve duygu zorluklarının üstesinden gelebileceklerini ve birbirilerini daha açık ve dürüst bir şekilde nasıl sevebileceklerini gösteriyor. Bu esaslı kılavuzda, dünyada kült bir kitap olan Erkek Olmanın Tehlikeleri'nin yazarı Dr. Herb Goldberg, karşı cinsler arasında...
“Kişinin kendisiyle ilişkileri olduğu gibi kabul edilebilecek bir şey değil, ciddi bir tecrübedir. Bugünlerde çok az insan kendisiyle barışık olduğunu söyleyebiliyor. Mutsuzluktan uykusuzluğa, asabiyetten endişeye, yorgunluktan gerilime, toplumsal beceriksizlikten irade zayıflığına, kararsızlıktan suçluluk duygusuna kadar kendini sonsuz belirtiler halinde gösteren daimi çelişkiler içindeyiz.” Erik Blumenthal Ünlü psikolog ve terapist, çoğunlukla basit tekniklerle söz konusu engelleri aşmanın yollarını bu kitapta okurla buluşturuyor. İlk bölümde temel prensipleri öğrenecek, ikinci bölümde kendinizi keşfetmeye konsantre olacaksınız. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise yolculuk boyunca aşmanız gereken engelleri ve yola devam edebilmek için gereken araçları göreceksiniz. Bu kitap “anlamak” ve “anlaşılmak” kavramlarını pratik uygulamalarla açıklayarak kısa zamanda sizi olumlu noktalara taşımayı hedefliyor. Yeni kişisel gelişim teknikleri hayatımızın her alanında ve tüm ilişkilerimizde bize yardımcı olacak, kendiyle...
Dünyayı yıkımdan koruyan şey sevgi aktarımıdır. Tarih, kendilerini ölüme adamış olanlarla sevgiye adamış olanlar arasında gidip gelir. Özerklik için yanıp tutuşuyor, fakat kendimizi başkalarının hâkimiyetine teslim ediyoruz. Özümüze ulaşabileceğimiz tüm kapıları kapatarak, kurtarıcımız olarak büyüklük ararken daha da körleştik. Kurtarıcı bir kimlik bulma yolundaki beyhude arayışımız sonucunda sahte tanrılara sığındık. Fakat bu tanrılar insanları küçümsemekten başka bir işe yaramıyor; ne kendilerini ne de başkalarını sevebiliyorlar. Günümüzün “yükselen değeri” milliyetçilik içindeki kimlik oluşumları da bu sürecin ne kadar derinlere kök salabildiğini, tanrı yaratma yoluyla kendini bulma sıkıntısının ne denli ağır olduğunu ortaya koyuyor. Bugün tüm dünyada azınlıklar eziliyor ve aşağılanıyorsa, bu milliyetçiliğin sevgiyle hiçbir ilişkisi bulunmadığını; kendine ihaneti bastırmak için yaratılan şiddet duygusundan beslendiğini görmemiz gerekiyor. Sevgisizliğe karşı koymadığımız sürece kendi...
“Biz insanlar, gezegenimizi ve iklimimizi yok etme veya kurtarma gücüne sahip tek türüz.” Dalai Lama Batı yarımküredeki 9 Ocak 2021 akşamı dünya çapında yaklaşık bir milyon izleyici Budizm’in 86 yaşındaki Tibetli önderi ve 18 yaşındaki İsveçli iklim aktivistinin arasındaki konuşmaya tanıklık etti. İklim Geri Bildirim Döngüleri odaklı bu etkinlik, kurucu ortakları arasında Dalai Lama’nın da bulunduğu, 30 yıllık bir organizasyon olan Mind & Life Institute tarafından gerçekleştirildi. Dalai Lama’nın ve Greta Thunberg’in dünyanın şimdiye kadar karşı karşıya bulunduğu en büyük zorluk hakkında konuşmak için bir araya gelmesi bizlere umut verdi. Buna nasıl cüret edersiniz? Bu, Greta Thunberg’in 2019’da Birleşmiş Milletler’e uyarı çağrısındaki sorusuydu. Evet, buna nasıl cesaret edebiliriz? Uyanmaya cesaret edecek miyiz? Bu kitap soruları birlikte cevaplamamıza, tüm insanlar ve...
“Bir ülkeyi ve insanlarını tanımanın bence en hoş yolu anı kitabı okumak. Anı kitatplarına bayılırım. İngiltere’de geçirdiğim 20 yıl ve iki İngiliz eşten sonra benim de yazmam farz oldu.” Dr. Yasemin Bradley Dr. Yasemin Bradley Türkiye’deki arkadaşı Ayse’ye yazdığı mektuplarda İngiltere ve İngilizler’e büyüteç tutuyor. Kültürlerini, yaşam ve düşünce biçimlerini bizimkiyle karşılaştırıyor. Güldüren, öğreten, düşündüren, sansürsüz mektuplar bunlar. Bir zamanlar üzerinde güneş batmayan ülke, şimdilerde ise sadece büyücek bir ada olmaya doğru yol alan İngiltere ve halkını tanımak için fırsat.
İslam Tarihinde İz Bırakan 21 Kadın kitabı, on yedinci yüzyıl Mekke ve Medine’sinde başlayıp, on birinci yüzyıl Yemen ve Horasan’ına uzanır. Sonra on altıncı yüzyıl İspanya’sını, İstanbul’unu ve Hindistan’ını inceler. Oradan da, bugünün Avrupa ve Amerika’sına varmadan önce, on dokuzuncu yüzyıl İran’ını, Afrika çayırlarını dolaşarak, yirminci yüzyılın Rusya’sına, Türkiye’sine, Mısır’ına ve Irak’ına kadar uzanarak bize dünyayı gezdirir. Hossein Kamaly, Hazreti Muhammed’in eşi Hatice’den ve İslam dininin yayılma yıllarına tanıklık eden kadınlardan başlayarak, yirmi birinci yüzyıldaki ödüllü mimar Zaha Hadid’e kadar, İslam tarihindeki bu sıra dışı kadınların yaşamlarını ve çığır açan başarılarını anlatıyor. İslam tarihi daha önce hiç bu şekilde sunulmamıştı: Yirmi bir önemli kadının hayatının anlatımıyla! Kamaly, İslam dünyasının uzun ve çeşitli tarihinin kilit noktalarını zarafet ve bilgelikle canlı bir...