“Ne derinleşip daral, ne genişleyip sığ kal!” Amacını belirle sonrası kolay, çünkü insan gitmek istediği yeri bilirse fırsatları da fark eder. Gideceği yeri bilmeyen için neyi seçtiğinin ya da seçmediğinin önemi yoktur. Ne için çabaladığını bilmen ise tutunacak en sağlam dalın. O zaman göreceksin yalnız olmadığını. Hayalini amaç edinmeden önce lütfen hatırla, hayallerini, imkânlarınla sınırlı tutma. Gerçekte sor kendine amacını, en çok ne istediğini, en büyük hayalinin ne olduğunu. Bunu bilip amacını belirledikten sonra göreceksin ki imkânların değişecek, dönüşecek, seni hayal ettiğinamacına doğru götürecek. İnan, çalış. Aklını, bilimi ve iyi ruhunu önemse. Nereden mi biliyorum? Kendimden biliyorum değerli dostum...
“Âşık olmak nedir?” “İki kişiye dayalı kolektif bir hareketin başlangıç evresidir.” Francesco Alberoni, böyle bir soru-cevapla aşka ve âşık olmaya ayna tutuyor ve âşık olmanın büyük hazzını sosyolojik açıdan irdeliyor. Kolektif hareketleri inceleyen Durkheim’ın görüşlerinin âşık olmak eylemine de uygulanabilir olduğunun altını çizerken bir yandan da Max Weber’in “Ekonomi ve Toplum” adlı eserinde yer alan hayranlık, yaratıcılık ve sadakat konusundaki saptamalarını adeta aşkla bağdaştırıyor. Yazar bu kitapta, aşkı bilimsel düzlemde ele alırken, gerek edebî, gerek düşünsel, gerekse mistik alanda çok değerli yazar ve unutulmaz kahramanlara da yer veriyor. Mevlânâ’dan Dante’ye, Abelard ve Heloise’den Romeo Juliet’e uzanan aşka dair olağanüstü eserlerden dizeler de örnekleyerek görüşlerini sağlamlaştırıyor.
Günümüzde erkeklerin, aşk ve ilişki konusunda geleneksel, yüzeysel ve yanlış yönlendiren inançlar ve önerilerle kadınlara nasıl davranılması gerektiği hakkındaki alışıldık nutukların ötesinde bilgi ve yorumlara ihtiyaçları var. İlişkilerini mantık yoluyla anlamaya çalışan erkekler yenilecektir ve kafaları karışacaktır. İlişkinin yönünü ve ilişkideki duyguları belirleyen şey, erkeğin yaptıkları değil yöntemleri ve bunun sonucunda hissettiği tecrübelerdir. Kadının bir erkekle yaşadığı tecrübe ve duygular, genellikle erkeğin niyeti ya da sahip olduğunu sandığı etkiyle fazla ilgili değildir. Bu kitap kadınlarla ilişkilerinde hâlâ nasıl doğru tepki vereceğini bilmediği için kafası karışan tüm erkekler için bir rehber niteliğinde ve onlar için yazıldı. Hem kadın hem erkeklerin ilişki süreçlerini anlatırken, bu sürecin nasıl yorumlanması, anlaşılması ve karşılık verilmesinin de ipuçlarını veriyor. Bu süreçlerin ilişki prizmalarını, kör noktalarını, kendini...
İranlı yazar Freidoune Sahebjam romanının ana eksenine onbirinci yüzyılın önemli karakterlerinden Hasan Sabah, Nizamülmülk ve Ömer Hayyam’ı alıyor. Kurgu ve gerçeğin iç içe geçtiği, duygunun ve hırsın bir insanın yüreğinde hangi kapıları açacağına dair bir yol hikayesidir anlatılan. Şiirsel bir gezinti ile tarihin derinliklerinden geçerek kimilerince kahraman, kimilerince cani olarak adlandırılan Hasan Sabah’ın tartışmalı yaşamıdır önümüzde duran. Verilen sözlerin değeri ile kesişen yollar, fırtına yaratmaya yetmiştir. İşte bu fırtınanın sonucunda sözler unutulmuş ve mücadele başlamıştır. Mücadelenin merkezi Alamut Kalesi’dir. Tarikatın öğretileri ve müritleri burada yetişmiştir. Burada haşhaş ile tanışan müritlerin Hasan Sabah’ın telkinleriyle siyasi cinayetler işledikleri rivayeti günümüze kadar gelmiştir.. Freidoune Sahebjam sadece gizemli bir kahramandan söz etmiyor romanında. Özel bir kahraman da yaratmıyor. Her şey romanın diğer kahramanı olan...
Başkaları sadece izlerken, onlar liderlik yaptılar. Ayağa kalktılar ve kimsenin tek söz söyleyemediği zamanlarda konuştular. Bilim, sanat, edebiyat ve müzikte kalıpları kırdılar. Devlet yönetimi ve politika gibi erkek egemen alanlarda söz sahibi oldular. Her biri değişim için kendi yöntemleriyle savaştı. Geçmişten günümüze sanatçıları, politikacıları, aktivistleri, muhabirleri, imparatoriçeleri ve devlet başkanlarını kapsayan “Dünya Tarihinde İz Bırakan 21 Kadın” kitabında yer alan, dünyamızın şekillenmesinde derin etkisi olan bu olağanüstü kadınların hayatlarını, mücadelelerini ve başarılarını okurken hayranlık ve gıpta duymamak neredeyse imkânsız. Jenni Murray kadınların başarılarını kutlama amacını başardı. Ancak bu kitap başlı başına bir başarı. Kendisini feminist olarak tanımlayan (ve farkında olmayan) herkesin okuması gereken bir kitap. Resurgence & Ecologist Büyüleyici ... Murray’in seçimi hoş bir şekilde çeşitli. Ancak koleksiyonun gücü, yazarın...
Bu kitapta, logoterapinin öncüsü Viktor E. Frankl, kitle nevrozu boyutuna ulaşan varoluşsal boşluğun altını çiziyor. İnsanın anlam arayışı; terapide bulunması gereken ve terapinin amacını oluşturması göz ardı edilemeyecek bir durumdur. Yazar bu görüşünü örnekler vererek desteklemektedir. Örneğin; Amerika’da intihar girişiminde bulunmuş üniversite öğrencileriyle yapılan ankette, katılanların çoğu girişim nedenlerini ‘yaşamın anlamsızlığına’ bağlamaktadırlar. Üstelik sosyal açıdan aktif, aile ilişkileri iyi ve akademik anlamda başarılı olmalarına rağmen. Bu durum sadece üniversite çevresiyle sınırlı kalmamaktadır. İnsan, her imkâna sahip olsa bile anlamı yakalayamadığında doyuma ulaşamamaktadır. Frankl’a göre her vaka için geçerli olmasa da ‘insanın anlam arayışı’ ortaya çıktığı durumda, geleneksel psikoterapi yetersizdir ve insana yaşam anlamını katmadan onu iyileştiremeyebiliriz. İyi koşullara rağmen mutsuz olanların yanında, kitapta yer alan mektupta olduğu gibi, tüm zorluklara...
Erkekler Hayat, Aşk, Flört ve Daha Fazlası Hakkında Gerçekten Ne Düşünürler Bir erkeğin aklından neler geçiyor? İç dünyalarında neler olup bitiyor? Erkekler bazen zor bir cebir probleminden daha kafa karıştırıcı olabilirler. Neyse ki Humfrey Hunter onları anlamanıza yardımcı olmak için hazır. Bekâr erkeklerin ne düşündüğüne, ne istediklerine, neyi neden yaptıklarına ve bunu onlardan biri olarak nasıl yaptıklarına dair bu kitapta sınırsız ipuçları veriyor. Mesela sizi aramıyor mu? Ve bunun nedenini merak ediyor musunuz? O aslında Anlayışlı Erkek mi, yoksa Kötü Çocuk mu? Kalıcı bir ilişki için hazır mı yoksa sadece anlık bir beraberliğin peşinde mi? Kafanız çok karışık olabilir ama bütün bu birbirine girmiş sinyallerin açıklaması elinizdeki Erkek Dosyaları’nda. Humfrey Hunter’ın kendi yaşamından okura yaptığı yansıtmalar, London Lite gazetesinde “ilişki...
Bugün erkekle kadın arasındaki büyük bir fark, kadınların en azından baskı altında olduklarını biliyor olmalarıdır. Erkeklere küçük yaştan itibaren, dünyanın “erkeklerin dünyası” olduğu, ayrıcalıklı cins oldukları söylenip durur. Sahip oldukları “ayrıcalıklar” arasında sürekli derinleşen hayal kırıklıklarıyla, tükenmişlikle ve yalnızlıkla dolu bir hayatı yaşama ve kadın muhataplarından çok önce göçüp gitme ayrıcalığının da bulunduğunu keşfettiklerinde, çoğu kez çok geç kalmış oluyorlar. Erkekleri ebeveynleri yetiştiriyor, toplum şartlandırıyor, annesi (bir kadın), bir aşık, koca, baba, evin ekmeğini kazanan güçlü ve sessiz adam olmaya özendiriyor. Tüm bu katı rollerin yerine getirilmesi imkansız beklentileri ise, erkeği duygusal açıdan kötürüm ediyor ve sonunda erken yaşta ölüp gitmesine neden oluyor. Erkekseniz, bu kitabı okuduğunuzda, kendinizi, içinde bulunduğunuz tehlikeleri, erkek” olmak için ödediğiniz bedeli kavrayacaksınız. Hayatında bir erkeği...
SÜREKLİ DİLE GETİRİLEN BİR SORUYU SORUYOR: ERKEKLER SEVEBİLİR Mİ? “Bir kadın ne kadar çok ya da az seviyorsa, erkek de kendince o kadar sever. Geleneksel ilişki değerlendirmesi standartlarının, kadının seven taraf olduğunu düşündürmesine rağmen, bu böyledir. Kadın erkeği sevmek istiyorsa, ilk önce erkeğin gerçekliğini ve kadının bu gerçeklik üzerindeki etkisini bilmesi gerekir. Bu kitap, kadınları kendi açıklamalarının ve erkeklere yönelik tepkilerinin ötesine geçerek, erkeğe erkeğin gözüyle ve iç gerçekliğiyle bakmaya davet ediyor. Erkeğin en iyi aşk potansiyeli, henüz açığa çıkarılabilmiş değildir.” Yazar, erkekle kadının birbirini onca yanlış anlama ve içerlemeden uzak, birbirlerini gerçekten nasıl anlayabileceğini, beraber olmaktan nasıl zevk alabileceklerini ortaya koyuyor. Erkekler gerçekten ne ister? Hayatında bir erkeği seven her kadın… Ve bir kadınla daha yakın ve daha özel...
Bu kitap, mutlu bir beraberlik yaşamak ve evlenmek isteyen bütün kadınlar içindir. Erkekler Neden Bağlanır, erkeklerin ilişkiye nasıl bağlandıklarının gerçek nedenlerini açığa çıkarıyor ve erkeğinizi mutlu bir evliliğe nasıl götüreceğinizi gösteriyor. Hayatınızdaki erkeği sizden önceki ya da belki sizden sonraki kadın yerine, size bağlayacak olan nedir? Onu statükoda tuttuğu ilişkiyi değiştirmeye ya da derinleştirmeye esinlendirecek olan nedir? Evlilik amacınıza ulaşma işlemlerinizi hızlandırmak için yapabileceğiniz bir şey var mı? Evet! Erkekler Neden Bağlanır, size nasıl bir kanıtlanmış, entelektüel bir yaklaşım alacağınızı, nasıl bir strateji geliştireceğinizi ve seçtiğiniz erkeğe bunu nasıl uygulayacağınızı gösterecektir. Susan Curtin Kelley’nin bu kitabında, 1000’den fazla erkek, bir ilişkiyi ömür boyu sürecek bir beraberliğe dönüştürmek için gereken ipuçlarını veriyor.
“Erkekler Neden Bağlanır adlı kitabımın tanıtımı sırasındaydım. TV çekimi yeni bitmişti ki bir beyefendi yanıma geldi. ‘Kadınlara erkekleri elde etmenin yolunu anlatıyorsunuz, ama birileri de onlara erkekleri ellerinde tutmanın yolunu göstermeli,’ dedi. Önerisi kafamda mükemmel bir fikir oluşturdu, böylece ilk kitabın devamı niteliğinde Erkekler Neden Gider Neden Kalır doğdu. “Elinizdeki kitap, size iş hayatınızdaki taktikleri özel yaşamınıza nasıl uygulayacağınız, doğruluğu deneylenmiş entelektüel bir yaklaşımı nasıl kazanacağınız, nasıl strateji geliştirip seçtiğiniz ilişkinin içinde bunu nasıl yürüteceğiniz ve sevdiğiniz adamla devam eden, karşılık bulan bir bağımlılığı nasıl yaratacağınız konusunda yol gösterecektir.” – Susan Curtin Kelley – İlişki kurmak, devam edecek bir beraberlikte ancak ilk aşamadır ve çabanız asla bu noktada sona ermemelidir.
Yetişkinlik dönemimizin en önemli kararlarından biri olan huzurlu, uyumlu ve sevgi dolu bir birliktelik için ideal eşi seçmek konusunda hazır mıyız? Bizler hayatın maddi yönleri üzerinde çok fazla duruyoruz. Örneğin bedenimizle, doğayla uğraşıyor; yabancı dil öğreniyor, çokça seyahat ediyoruz. Her zaman değişik fikirler ve yaklaşımlarla karşılaşıyoruz. Ancak iş kendi ailemizi kurmaya gelince hiçbir deneyime sahip değiliz. Modern Psikoloji, insanın değişebilir olduğunu, sadece kişisel olarak değil, tür olarak da değişebileceğini bize söyler. Bu kitap, insanın değişebileceği fikrini destekliyor. Amacımız bugünün ve yarının eşleri olan okurların kendilerine, eşlerine, insanların değişebileceğine ve ilişkilerin daha sevgi dolu ve uyumlu hale gelebileceğine inanmalarını sağlamaktır. Karşılıklı huzur, anlayış ve sevgi içinde yaşayabilmeleri konusunda onlara yardımcı olmaktır. Unutmayalım bunun için küçük çabalar ancak büyük bir iyi niyet...
“Hayvanlar nasıl düşünür ve hisseder? Onlara sevgi, bağlılık, acı ve hatta onur gibi kavramlar atfetmek yanlış mıdır? Köpekler ölümün farkında mıdır? Onursuzluk kavramımız, ölü köpeklere nasıl davrandığımıza kadar genişletilebilir mi? Kimi hayvanları çok önemserken neden bazılarına hiç kulak asmayız? Yiyecek için hayvan kesmenin ahlaki yanı var mıdır? Hayvanlara bilinç durumları atfetmek onlara karşı davranışlarımızı nasıl etkiler? Bu tür şeyler hakkındaki kavrayışımızı nasıl anlayabiliriz ve hayvanlarla ilişkilerimiz kendi insanlığımız hakkında bize ne söyler?” Bu ve benzeri soruları J. M. Coetzee’den Hannah Arendt’e, Ludwig Wittgenstein’dan René Descartes’a kadar birçok yazar ve filozofla tartışan Gaita, bu sorulara verilebilecek yanıtların temeli olan, hepimizin bildiği ama sık anımsamadığımız bir gerçeği vurguluyor: “Cinselliğimiz, talihsizliğe karşı korunmasızlığımız, ahlakımız gibi insanlık halini tanımlayan olgulara dair anlayışımız baştan sona...
Tiroid Semptomlarını Geriletmek ve Hayatınıza Geri Dönmek için 90 Günlük Plan Bugün 35 milyondan fazla Amerikalı, tiroid bezini etkileyen ve vücudun kendi hücrelerine saldırmasına neden olan otoimmün hastalık Haşimoto’dan mustariptir. Günümüzde bu sayı bütün dünyada misliyle artmış durumdadır. Kronik öksürük, asit reflü, IBS, alerjiler, kronik ağrı, saç dökülmesi, beyin sisi ve unutkanlık gibi semptomları hafifletmek için hastalara genellikle çok sayıda yaşamı değiştiren yan etkileri olan sentetik hormonlar reçete edilir. Ama daha iyi bir yol var! 27 yaşında Haşimoto teşhisi konulan Dr. Ecz. Izabella Wentz hastalığın etkilerini, ilacın değerini ve sınırlamalarını iyi tanır. Sağlığın iyileştirilmesinin anahtarının yaşam tarzı müdahaleleri içerdiğini savunan Wentz, Haşimoto Protokolü’nde binlerce kişinin iyileşmesine ve diğerlerinin de daha iyi hissetmesine yardımcı olacak kanıtlanmış bir tedaviyi özetliyor. Kişisel deneyiminin...
CİNSİYETLER ARASINDAKİ İLİŞKİ SORUNLARINA YENİ BİR BAKIŞ AÇISI “Güçlü ve kalıcı bir ilişki kurmak isteyen herkese hitap eden bir kitap.” –Profesör Eugene August “Hem erkeklerin hem de kadınların ihtiyacı olan aydınlatıcı, yaratıcı ve bağımsız bir analiz.” –Dr. Warren Farrell 70’lerde kadınlar kendilerini güçlü ve bağımsız ilan ettiler; erkekler ise açık ve ilgili olma çabasıyla maskülen zırhlarını çıkardılar. Sonraki yıllarda erkekler zırhlarını çıkarmanın tehlikeli olabileceğini keşfederken, kadınlar hâlâ parlak zırhları içindeki şövalyelerini bekliyordu. Bu kitap, zengin vaka öyküleri ve şefkatli bilgelik yoluyla erkeklerle kadınların nasıl karmaşık sinyal ve duygu zorluklarının üstesinden gelebileceklerini ve birbirilerini daha açık ve dürüst bir şekilde nasıl sevebileceklerini gösteriyor. Bu esaslı kılavuzda, dünyada kült bir kitap olan Erkek Olmanın Tehlikeleri'nin yazarı Dr. Herb Goldberg, karşı cinsler arasında...
“Kişinin kendisiyle ilişkileri olduğu gibi kabul edilebilecek bir şey değil, ciddi bir tecrübedir. Bugünlerde çok az insan kendisiyle barışık olduğunu söyleyebiliyor. Mutsuzluktan uykusuzluğa, asabiyetten endişeye, yorgunluktan gerilime, toplumsal beceriksizlikten irade zayıflığına, kararsızlıktan suçluluk duygusuna kadar kendini sonsuz belirtiler halinde gösteren daimi çelişkiler içindeyiz.” Erik Blumenthal Ünlü psikolog ve terapist, çoğunlukla basit tekniklerle söz konusu engelleri aşmanın yollarını bu kitapta okurla buluşturuyor. İlk bölümde temel prensipleri öğrenecek, ikinci bölümde kendinizi keşfetmeye konsantre olacaksınız. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise yolculuk boyunca aşmanız gereken engelleri ve yola devam edebilmek için gereken araçları göreceksiniz. Bu kitap “anlamak” ve “anlaşılmak” kavramlarını pratik uygulamalarla açıklayarak kısa zamanda sizi olumlu noktalara taşımayı hedefliyor. Yeni kişisel gelişim teknikleri hayatımızın her alanında ve tüm ilişkilerimizde bize yardımcı olacak, kendiyle...
İslam Tarihinde İz Bırakan 21 Kadın kitabı, on yedinci yüzyıl Mekke ve Medine’sinde başlayıp, on birinci yüzyıl Yemen ve Horasan’ına uzanır. Sonra on altıncı yüzyıl İspanya’sını, İstanbul’unu ve Hindistan’ını inceler. Oradan da, bugünün Avrupa ve Amerika’sına varmadan önce, on dokuzuncu yüzyıl İran’ını, Afrika çayırlarını dolaşarak, yirminci yüzyılın Rusya’sına, Türkiye’sine, Mısır’ına ve Irak’ına kadar uzanarak bize dünyayı gezdirir. Hossein Kamaly, Hazreti Muhammed’in eşi Hatice’den ve İslam dininin yayılma yıllarına tanıklık eden kadınlardan başlayarak, yirmi birinci yüzyıldaki ödüllü mimar Zaha Hadid’e kadar, İslam tarihindeki bu sıra dışı kadınların yaşamlarını ve çığır açan başarılarını anlatıyor. İslam tarihi daha önce hiç bu şekilde sunulmamıştı: Yirmi bir önemli kadının hayatının anlatımıyla! Kamaly, İslam dünyasının uzun ve çeşitli tarihinin kilit noktalarını zarafet ve bilgelikle canlı bir...
Kadın, erkeğin kaburga kemiğinden mi yaratılmıştır? Kadın, “iğdiş edilmiş bir erkek” midir? Kadın, doğası gereği mi mazoşisttir? Erkekler kadınlardan niçin korkar? Cinsler arasındaki güvensizliğin nedenleri nelerdir? Kadın neden erkek olmak ister? Analık içgüdüsü diye bir şey var mı? Neden mutlu evlilikler yok denecek kadar azdır? Horney’in, Freud’un klasik kadın psikolojisine yönelik eleştirel yaklaşımlarını içeren denemelerinden oluşan bu kitap, yukarıdaki sorulara yanıtlar aramakta ve Freud’un kadın psikolojisine ilişkin temel önermelerini kuşkuya boğmaktadır. Her ne kadar Horney, sonraki yapıtlarında kadın ve erkek için ortak bir analitik yaklaşım geliştirmişse de buradaki denemeler, Freud’u sorgulaması ve Horney’in insan psikolojisine ilişkin kendi gelişimini göstermesi açısından ilginç birer belge niteliğini taşımaktadır.
"Kendine inanmak, insanın kendisine dair eşi olmayan erdeme ulaşması demektir. Her insan başkalarıyla bazı ortak özellikler taşıyor olmasına rağmen gene de eşsizsiz. Ne siz ne ben ne de diğerleri , geçmişte başka bir hayat yaşadık ve gelecekte de yaşamayacağız. Sadece bu gerçek bile bizim bir birey olarak ne kadar önemli olduğumuzun kanıtıdır. Aynı zamanda bu gerçek, bizim içinde bulunduğumuz zamana ait olduğumuzu vurgulamaktadır." "Kendine İnanmak" sizi kendinizle barıştıracak, gerçek kimliğinizi kabul etmenize yardım edecektir. Dolayısıyla kendinize olan güveninize ve değerinize olan inancınızı pekiştirecektir. Ayrıca çevrenizdeki kişilerle olan ilişkilerinizde nasıl davranmanız ve çatışma durumlarını nasıl çözümlemeniz konusunda da size yardımcı olacaktır. Pratik kendinizi geliştirme yöntemlerinin ipuçları vererek ,pozitif ilerlemenin manevi zeminlerini tek tek açığa çıkaracaktır. Kitaptaki öğrenilmesi ve uygulanılması kolay teknikler...
Bu günlerde etrafımızdaki her şeyin sihirli olduğu bilgisini unuttuk… “Şunu sevmiyorum. Bunu seviyorum…” diye ayırır olduk. Bir de baktık ki, bütünden asıl ayrılan biz olmuşuz! Bu sayfalarda, sihrinizle tekrar buluşmak için bir “yol” öğreneceksiniz –ki sihriniz ancak birliğin içindeyken ifadesini bulabilir. İş hayatından, ilişkilerinize kadar her konuda melek enerjileri aracılığıyla evrensel öneriler alacak hem zevkli, hem de binlerce insanın faydalanmış olduğu bir yöntemle tanışacaksınız. Belki siz de tekâmül yolunuzda, evrensel bilgiyi paylaşarak ortak fayda sağlamakla görevlisiniz. “Yolda” yürürken önünüzde Sevgi çiçekleri açacak... Bilgeliğin eliyle toplayacaksınız.
Ant Middleton,1999'da Kuzey İrlanda ve 2001'de Makedonya'da görevlerde bulundu. Ordudan ayrıldıktan sonra 2005’te Kraliyet Deniz Piyadeleri’ne katıldı ve 32 haftalık komando kursunu başarıyla tamamladı ve en iyi genel asker olarak Kraliyet Rozeti'ni kazandı. Britanya Ordusu Paraşüt Taburu’nda görev yapan Middleton, 2007 yılında Afganistan’da görev aldı. Askeri yaşamının ardından Middleton, VIP'ler için güvenlik görevlisi olarak çalıştı ve daha sonra Güney Afrika'da ve çeşitli Batı Afrika hükümetleri için güvenlik uzmanı olarak görev yaptı. Başarılı askeri kariyeri ve maceracı ruhu, onu tv programı sayesinde geniş kitlelere ulaştırdı. 2015'ten 2021'e kadar sürdürdüğü Channel 4 televizyon dizisi SAS: Who Dares Wins’in eski baş eğitmeni ve sunucusu olarak ün kazandı. Söz konusu dizi, ülkemizde bir tv portalında SAS: Cesaret eden Kazanır adıyla yayınlandı. Kitapları dünya genelinde...
“Psikoterapi ve teoloji, bilim ve inanç çok uzun süre birbirleriyle boşuna mücadele ettiler veya birbirlerini yok saydılar; insanın –duruma göre– selameti ya da şifası için faydalı olmaya çalışan bu dallar arasında artık içten bir söyleşi yapma cesaretini göstermenin zamanı geldi. Bu amaçla 1984 yılının Ağustos ayında, Viyana’da tarafsız ve samimi bir diyaloğumuz oldu; bu diyalog ikimize de yeni ve geniş ufuklar açtı. Okur, en azından bizim için çok verimli olan bir görüş alışverişinin dışa vurumunu bulacaktır bu kitapta. ” Viktor Frankl – Pinchas Lapide Viktor E. Frankl, ardında çok geniş kapsamlı bir külliyat bıraktı. “Tanrı Arayışı ve Anlam Sorunu” adlı kitap, basılmış diğer kitapların arasında yer almıyor çünkü 2004 Mayıs’ında orijinal el yazması ve eserle ilgili ses kayıtları Frankl’ın özel...
20. yüzyıl felsefe tarihini Şeytanın Orospusu adlı kitabıyla romanlaştırarak yankı uyandıran Catherine Clément, bu kitabında da dinler tarihinin romanını yazıyor. Okur bu kitapta, inanç ve bilinçle hayata tutunma mücadelesi veren on dört yaşındaki bir çocuğun ve sıra dışı bir kişiliğe sahip olan halası Marthe’ın dokuz ay süren yolculuklarına eşlik edecek. Paris’ten yola çıkan hala ve yeğenin ilk durakları Kutsal Kent Kudüs oluyor. Daha sonra Mısır piramitlerinden Roma’nın görkemli katedrallerine ve İstanbul’un göz kamaştıran camilerinden Mevlevilerin sema ayinlerinde geziyorlar. Benares, Tokyo, Moskova, Jakarta, New York ve Prag’a kadar uzanıyorlar. Onlarla birlikte okur da Avrupa’nın muhteşem kiliselerinden Asya’nın büyüleyici tapınaklarına, Amerika’nın Baptist kiliselerinden Afrika’nın kökleri derinlerde olan yerel dinlerinin ritüellerinde ve tamtam eşliğindeki mistik törenlerinin gizeminde dolaşıyor. Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam, Eski Mısır...
“Ben sadece iki dalda uzman olan bir doktor değil, dört toplama kampında sağ€ kalmayı› başaran biriyim de. Bu nedenle de tüm zorlamaların üstesinden gelirken, en kötü ve en zor koşullarla karşı karşıya kalınsa bile, direnç göstermeyi, insanın özgürlüğünü, ‘Ruhun Meydan Okuması’ dediğim şeyin gücünü kullanmayı› bilirim.” Viktor E. Frankl Viktor Frankl, “Ruhun Meydan Okuması” ile ilk bakışta çeşitli metinlerinde tekrarladığı, Nietzsche’den alıntıları çağrıştıran, benzer bir konsept sunmuştur: “Yaşamak için bir nedenin varsa, her şeye katlanılır.” Nietzsche’de “katlanmak” pasif bir şekilde geçerli olurken, Frankl bunu aktif “Ruhun Meydan Okuma Gücü”ne dönüştürür: “Yaşamak için bir nedeni olan, hemen her şeye bir şekilde katlanır.” “Dirençli olma” ve “ruhun meydan okuma gücü” birbiriyle nasıl ilişkilendirilir? Bu kitapta, iki kavram arasındaki farklılık ve benzerlikleri dile...
“Günümüzde boşanmalar ve ilişkilerdeki istikrarsızlık sıkıntılı bir hal alsa da, kadın-erkek ilişkisi bağlamında tamamen yeni bir bilinçlenmenin sınırında olduğumuza inanıyorum. Daha büyük bir psikolojik bilinçle ve cinsel kimlik savunmalarından kurtulmakla, ilişkilerimiz gelişme ve karşılıklı özgürleştirme sürecine girebilir. İlişkilerde insanların yaşı ilerledikçe, olgunlaşma, daha fazla oyunbazlık, kendini ifade etme ve samimi yakınlıkla sonuçlanan türden bir öz farkındalık kazanacaklardır. Bu kitap, bir üçlemedeki son kitaptır. Bu üçlemenin ilki olan Erkek Olmanın Tehlikeleri’nde geleneksel erkekliğin ruhsal payandaları ve öz-yıkıcılığı incelenmiştir. Bunu izleyen Yeni Nesil Erkek’te yeni gelişmekte olan erkek bilinci ve bunun gelişen kadın bilinciyle ilişkisi ele alınmıştır. Yeni Kadın-Erkek İlişkileri ise yani bu kitap; öfke, engellenme ve yakınlık korkusu yaratan geleneksel ilişkilerin temellerini incelemektedir. Kitapta daha sonra geçmişten uzaklaşan geçiş yolu ve...
“Bu kitabı yazma amacım, erkek ve erkeğin kadınla arasında geçenlerin geleneksel olarak nasıl yürüdüğünü; kadın bilincinin değiştiği günümüzde ne durumda olduklarını ve erkeğin bir gün kendini sorgulamaya, yeniden şekillendirmeye ve kendi davranış rolünü ve öz farkındalığını genişletmeye başladıkça neye dönüşebileceğini incelemek.” –Herb Goldberg Kadın-erkek ilişkilerinde erkeklerin dünyasının en önemli sesi olan ve dünyada çok satanlar arasında uzun süre yer alan “Erkek Olmanın Tehlikeleri” adlı kitabın yazarı Dr. Herb Goldberg, bu zorlu bağların iç işleyişini bu kitapta araştırıyor ve erkeklerin kendilerini acı veren klişelerden nasıl kurtarabileceklerine dair net bir vizyon sunuyor.
Esther Vilar 1971 yılındaki ilk basımında büyük tartışmalara yol açan bu kitabında, her zaman gündemde olan klasik kadın - erkek ilişkisine ilginç bir bakış açısı getirmiştir. Kitaptaki çok provokatif, çok sert saptamalar ciddi eleştirilere ve yazarın kadın düşmanlığı ile suçlanmasına yol açmıştır. Hatta görüşlerinden ötürü ölüm tehditleri bile almıştır. Kuşkusuz yazarın amacı kadın düşmanlığı değildir. Vilar’ın amacı belki bir değişim umudu yakalanabilir düşüncesiyle kadın ve erkeğin toplumdaki rollerine dürüstçe bakabilmelerine neden olmaktır.